25 Aralık 2007 Salı

En mutlu insanlar belki de


Kitabın Adı:Erbain

Yazarı :İsmet ÖZEL

İsmet Özel ismi bir aralar çok popüler olmuştu.Bu popüler olmanın bizlerdeki yansımaları da o kişi hakkında biraz daha fazla kulak kesilmek şeklinde telakki ediyor sanırım .O zamanlara denk gelen kitap fuarı ziyaretinde satın aldığım bir kitaptı Erbain.Yazarın 40 yaşına kadar yazdığı şiirlerden oluşan kitap, işin açıkcası beni hiç sarmadı .Hem kullandığı dil ,hem de üslup çokta alışık olmadığım bir okuma yapma durumunda bıraktı beni. Bir toplantıda Necip Fazıl'ın kaleme aldığı bir şiiri üzerinde etrafındaki insanlar o kadar çok şey konuşurlar ki bunu duyan Üstad ''ya aslında sizin konuştuklarınızdan çoğunu ben bu şiirimde ifade etmek istememiştim,ama sizler o kadar mana yükleme gayreti içerisindesiniz ve öylesine abartılı yorumlar yapıyorsunuz ki ben bile kendimi hakikaten o şiirde sizin bütün anlattıklarınızı ifade etmiş gibi hissedeceğim neredeyse ''demiş.İşte İsmet Özel 'de bu kitabında belki o kadar çok şey anlattı ama malum ne kadar anlattığından ziyade ne kadar anlaşıldığı önemli.
En mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir
öyle dar ,öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
yüreklerini geniş,dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini
Vesselem.

11 Aralık 2007 Salı

Elindekileri Kaybetmeden


Bir Evliliğin Romanı isimli kitapta, önceleri birbirlerine abi ,kardeş ilişkisi içerinde olan iki insanın birbirlerine duymuş oldukları muhabbetin ve sonrasında gerçekleştirdikleri evliliğin anlatıldığı kitap. İşin açıkçası Tolstoy kitabı okumanın zevkini yaşatamadı bana.''İnsan Ne ile Yaşar'' isimli kitabını bitirdiğimde hissetiklerimle bu kitabı okuduğumda hissettiklerim çok farklıydı işin açıkçası.

Önceleri köyde yaşayan sonrasında ise bu yaşadığı hayattan sıkılan bayan kahramanın Rusya'nın ileri gelen ailelerinin yanında bulunup onların tertip etmiş olduğu balolara gitme arzusu tabir-i diğerle bu konuda ruhunda hissettiği açlıktan korkan kocası :Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmesi hasebiyle bu hayatın içine girmesine ve onunla beraber bu balolara katılmasına izin verir karısının.Bu şatafatlı partilerin içinde kendisine yöneltilen güzel sözler ,erkekler tarafından nefsinin çok hoşuna gidecek tarzda konuşmalar ile karşılanması MAŞA'nın çok hoşuna gider. Fakat sonrasında bu iltifatların dozajının ve tarzının değişmesinden dolayı kocası ile beraber tekrar köye dönmek zorunda kalırlar. Ve ilk zamanlarda yaşamış oldukları mutlu ve huzurlu hayatı arar duruma düşerler.


Bu roman bana insanların ellerinde bulunan nimetlerin farkında olarak yaşamaları gerektiğinin ne kadar da önemli bir şey olduğunu ,

Kaybettikten sonra birşeyleri kazanmanın çok zor olduğunu ,

Her şeyi yeri ve zamanında ,doğru bir dille söylenmesi gerektiğini,

İkili ilişkilerde ne kadar insanlar birbirine güvenselerde 3.şahısların insanlar arasına nasıl fitne ve fesat sokabildiklerini,

Ve dünyadaki değişmeyen tek mutluluğun,başkaları için yaşamak olduğunu öğretti.

Notlar alınır sayflar dolusu, ama bir laf yeter belki


Kelimeler ve cümlelerin bir araya gelmesinden meydana gelen paragraflar,o paragrafların bir araya gelmesinden oluşan sayfalar,o sayfaların bir araya gelmesinden meydana gelen kitaplar.

O kitapların bir araya gelmesinden meydana gelen kitaplıklar ve onların da bir araya gelmesinden meydana gelen kütüphaneler. Ama bir cümle var ki o bana yeter:ADANMIŞ RUHLARIN KİŞİSEL MENFAATİ OLMAZ. Eğer yaptıklarınızı bişeye adarsanız gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Tarihini Bilmeyenler ve Hiçler


Kitabın Adı :Tarihi YARGILI -YORUM

Kitabın Yazarı :Gündüz VASSAF

''Tarih ,gerçeklerden zarar görecek kimsenin kalmamasıyla gün ışığına çıkar '' diyor yazar. Ve bu kitabın sayfları ilerledikçe hep merakımı celbeden "Acaba bizim okuduğumuz tarih ne kadar doğru "sorumun cevabını da almış oluyorum .TARİHİ YARGILI YORUM başlığı ile yazılmış olan bu kitap yine yazarın sıradışı bakış açısını tam şekilde ifade ettiği bir kitap kanaat-i acizanemce. Kitabın isminde bile bir enteresanlık hemen kendini gösteriyor. Tarihi yargılıyorum onu eleştiriyorum anlamının çıkacağı gibi kelimeler ayrı ayrı okununca tarihi yargılı yorum yani tarihi yargılayan bir gözle yapılan yorum anlamı çıkmakta. Bildiğimiz ya da bilmediğimiz tarihi bir çok gerçeğin ne kadar da farklı şekilde yazıldığını ve tüm dünya insanlarına ne kadar da alakasız şekilde bir tarih anlatıldığını yazan yazarın verdiği örnekler bir hayli çarpıcı.

Kitaptan Zeberced Bazı Notlar

Tarihte neyin önemli olduğu Google'ın elinde .Aramalar sonucunda istenilenin aranılan olup olmadığına bakmadan ,bu arama sonucunda çıkan bilginin tahrife uğrayıp uğramadığına bakmadan alınması yüzünden söylemiş bu cümleyi

Anlık doyumlara kanalize olmamız sonsuz doyumları yaşamamıza engel oluyor.

Bu kitap da yazarının Gündüz Vassaf olması sebebiyle değil, içerisindeki yazılanların insana gerçekten farklı bir bakış açısı kazandırması hasebiyle benden tam not aldı. İfadem biraz kitap yorumları yazan kültür sanat köşe yazarları gibi oldu ama kitap on numara ben ne yapayım:)

Ankara'da Gölge Oyunları


Kitabın Adı :Ankara'da Gölge Oyunları

Kitabın Yazarı :Bülent ORAKOĞLU
Emniyetin çok farklı kademelerinde görev yapmış,milyonlarca insanın hiç ilgilenmediği ilgilenenlerin de çok çaba sarfetseler bile elde edemeyeceği bilgileri hem kalbinde hem de beynin de saklayan bir yazarın kitabını okumak acaba bu kitaptan neler çıkacak sorusunu oluşturuyor hemen zihinde.Kitabında Türkiye'deki dönen olayların perde arkasındaki ellerin kimler olduğunu mertçe ve çekinmeden ifade etmiş yazar .Bize çok basit gibi gelen bir toplumsal başkaldırının bile nerelerden geldiğini ,kimler tarafından yönlendirildiği ve işlerin arkasındaki koltukta kimlerin olduğunu yazmış bu kitabında. Meraklıları için parmak ısırtacak gerçekleri öğrenebileceğiniz bir kitap bu da. Hürmetler.

13 Kasım 2007 Salı

ANBUL

Kitabın Adı :ANBUL
Kitabın Yazarı :A. K. Duru
Bazı işler vardır insan hayatında başlarken çok tatlıdır .Bir dakikası hatta bir saniyesi bile sizi cezbeder ve kendine çeker adeta. Ama bazı işlerde vardır ki başladığınıza bin pişman olursunuz neredende başladım keşke hiç bulaşmasaydım yaaa diyeceğiniz şeyler. Bu kitaba başlarken de beni cezbeden bir kaç satırlık yazıydı.Ama sonrasında gelenler ne anlattığı belli olmayan ama bir o kadar da bişeyler anlatma gayretinde olan bir kitaptı. Dedemin kilo ile aldığı kitaplar arasından çıkan bu kitabın içerisinde iki karakter sürekli birbiri ile bir muhabbet halindeler.Kah insan idaresinden konuşuyorlar kah bunların tasavvufi tezahürlerinden bahsediyorlar.Ama sayfaları çevirince elinizde kalan hiç bir şey olmuyormuş hissi veriyor size. Ama olsun beğenilmese de başlanan her işin tamamlanması konusunda bana güzel bir tecrübe ve her ilacın insana vermiş olduğu acılı ama şifalı tat gibi bir şeydi.Teşekkür ederim Hüsnü Dede

5 Kasım 2007 Pazartesi

Yeni Dil :POZİTİFÇE

Kitabın Adı:Negatif Limanlardan Pozitif Sulara
Yazarı :Oğuz SAYGIN

Hayatında değişiklik yapan bir kitabın hikayesini anlatarak başlayan yazar ,ilk bakışta sanki yurtdışında bu işi ciddi şekilde yapmaya çalışan yazarların kitaplarının bir çevirisi mi acaba diyerek başlanıyor okunmaya .Ama aralara serpiştirilmiş yerel ifadeler ve yazarın kendisi ile iligli verdiği hikayeler giderek sizi daha da kitabın içine çekiyor .
Her zaman olduğu gibi bana enteresan gelen ve bu sayfalardaki yazanlar hakikaten herkesle paylaşılması gereken aşağıdaki gibidir nacizane :
  • Başarılı insanlar başarısızlıkla karşılaştıklarında ,"bu bir sonuçtur derler ve ben bu sonuçtan ne öğrenebilirim ?diye kendilerine sorarlar.
  • Zengin olmanın yolları ile alakalı bir kitabı yazan yazara giden üniversite öğrencisine yazarın hedeflediklerini bir kağıda not etmelisin .Eğer hedeflediklerini sadece kafanda düşünürsen ve yazmazsan olacakları biliyor musun diye sorar. Buna cevaben çocuk ''Ben o bana yazmamı istediğiniz şeyleri senelerden beri aklımda tutuyorum ve yıllardan beri her gece onlarla uyanıyorum deyince .Yazar çocuğu bir odaya kapatır .Odadaki bilgilsayarın ekranında 1 dakika sonra bu oda infilak edecektir yazan bir monitor vardır. Çocuk panikler ve çığlıklar atmaya başlar ve sonuca 10 saniye kala Yazar içeri girer. Ne oldu der? Baksana orada ne yazıyor.Yazar:Yazının ne kadar etkili olduğunu şimdi anladın mı evlat der sonunda .
  • DO,Mİ,FA hikayesini dillendiren müzisyenin hikayesi
  • Rosa PARKS isimli siyahi kadının 1955 yılında Montgomery kentindeki otobüslere binen beyazlara yer vermemeye yönelik yaptığı başkaldırı hareketi .
  • Benchmarking.

Bu kitabın bana en büyük katkısı zihninizde ya da çevrenizdeki insanların zihninde birşeyler var ve bu düşünceler sizin birşekilde ilgi alanınızda ise okuduğunuz herşeyi ona yorabiliyor .Düşündüklerinizi sürekli ona göre şekillendirebiliyorsunuz .Mesela son yazmış olduğum maddeyi kitapta okuyup bu akşamki toplantıda hemen uygulayacağım . Yani öğrenilenlerin hayata tatbik edilebildiği bir hayat ne kadar da anlamlı hale geliyor.

29 Ekim 2007 Pazartesi

Sevmek Ölmekle Başlarmış


Bazı kitaplar vardır elinize alırsınız büyük bir merakla acaba ne var içinde diye merak edersiniz;farklı ne söyleyecek benim kulağıma diye. Bazıları da vardır ki hakkında çok şey duymuşsunuzdur ama bir numara bulamazsınız kitabın içinde kendinizden . Daha önce defalarca elime aldığım ama bir türlü okumamın nasib olmadığı bu kitabı bir soğuklukla okumaya başladım .Edebi bir dille yazılmış ve belli yerlerinde sayısal bilimleri tefrika eden birisine ciddi manada ağır gelebilecek kadar ağır ve ağdalı ifadelerin olduğu bir kitaptı.Sonlarına doğru gelmeye başladığım yerde (tam olarak 69.sayfa oluyor )birden karşıma çıkan tek bir cümlelik satır bu kitabı neden okumam gerektiğini fısıldadı adeta bana . O cümle de şu "İslamiyeti kurtarmayı bırakın.İslamiyetle kurtulmaya çalışın". Cümlenin biraz daha özelleştirilmiş haliydi kitapta yazıldığı hali ama bunu biraz daha geniş bir perspektifle düşündüğünüz zaman:Başkaları için bişeyler yapmak tabiki doğru ama tren kaçmadan kendiniz için de birşeyler yapın .Ya da kendi yapmanız gereken şeyler için öyle bir ortam oluşturun ki o yaptıklarınız ile hem siz güzel işler yapmış olun hem de diğerleri yaptıkları ile güzel işler yaptıklarını hissedebilsinler. Yine Sıra Dışı Yaşam Becerileri derslerinden bir anektod ile bağlayacak olursak.Sen kendin istediğini elde edemiyorsan o zaman yapıyı sen kendin kur. Beğenmiyor musun bazı düzenleri önce dene değiştirmek için ,sonuna kadar çabala.Baktın olmuyor mu al kazmayı, küreği eline o zaman sen kendi hayallerini inşa et kardeşim .

22 Ekim 2007 Pazartesi

Mutlaka Mutlaka

Kitabın Adı :İknanın Psikolojisi
Yazarı :Robert B. Cialdini

Tavsiye bir kitap olarak okumaya başladığım İknanın Psikolojisi kitabını tavsiye edenlerin gerçektende neden tavsiye ettiklerini daha ilk sayfalardan anlayabiliyorsunuz. İnsanlar ile sürekli iletişimde olan bizlerin karşı karşıya kaldıkları durumda insanalara yaptırmak istediklerini nasıl yaptırmaları gerektiğini (her hangi bir kişisel gelişim kitabında olduğu gibi değil )akla ve kalbe indirirek anlatan yazarın bu çalışması bence çok güzeldi. İnsanları ikna etmek için öncelikle onlara bir iyilik yapın ve bunu onlardan bir karşılıık beklemeden yapın.Düşün Taşın Kulübü'nün tanıtım sunumunu hazırlayan arkadaşın sunumda kullandığı bir cümler vardı Allah'ın memnun olacağı kadar iyi işler yapmak .Bu iki düşünceyi birleştirince zihnimde çıkan sonuç şu oluyor.Sen birini ikna etmek istiyorsan ve amacın sadece ona iyilik yapıp kendi isteğini yerine getirmek değilse o zaman asıl gayen O'nu razı etmek olsun .Çünkü asıl ikna edilmesi gereken ikna edilince bu yaptığından zaten karşındaki mum gibi olacaktır. Mutlaka ve mu

tlaka okunması gereken bir kitap bence. Dikkate alanlara duyurulur.

5 Ekim 2007 Cuma




Kitabın Adı: Kirlenmenin Boyutları
Yazarı :Ersin Nazif G.




Hem maddi hem de manevi olarak kirlendiğimizin herkez farkıda. Bunun sebeplerine ister küresel ısınma deyin ,ister insanların umarsız davranışları deyin farketmez. Önemli olan unsur öncelikle kirlenmenin farkına varabilmiş olmaktır bence .Bir çoğumuz kirlendiğimizin bile farkında değiliz ki bu tehlikenin farkında olalım ve sebeplerini yok etmek için çaba sarfetmeye başlayalım . İşletmelerin kötü gidişatlarını düzeltmek için binlerce dolar ödenen danışmanlara işlerini nasıl yaptıklarını sorduğunuzda :Öncelikle proplemleri tespit ediyoruz daha sonrasında bu problemlere sebep olan şeyleri araştırıyoruz diyeceklerdir. İşte bu kitapta da problemlerin herkes tarafından malum olduğu durumlara karşı neler yapmamız gerektiğinden bahsetmiş Ersin Bey.


Sürekli ve önü alınmaz şekilde artan tüketim çılgınlığının insanları doyumsuz ve hiç bir şeyden memnun olmayan bireyler haline getirdiğini belirten yazar bunun önü alınmaz ise insanların sınıf farklılıklarından dolayı birbirlerine gireceğini söylüyor .Ve elindeki ile yetinen ,şükretmesini bilen toplumlar olmaz isek bizlerin çok daha büyük kirlenmelerin içine sürükleneceğimize dikkat çekiyor .


Kitaptaki Zeberde Cümlelerden Bazıları :


  1. Yeryüzünün bütün sahilleri ,hangi ülkede bulunursa bulunsunlar,insan gövdelerinin sergilendiği ,intihar vitrinlerine benziyorlar.


  2. Bütün bilimler ,suni ihtiyaçlar üretme yolunda büyük bir yarışa girmişlerdir.

  3. Oluşturulan sosyal yapı içinde,alkol alınmayan ,sigara içilmeyen toplantılar düzenlenmesini istemek,geçmişe özlem olarak gösteriliyor.

28 Eylül 2007 Cuma

Sade ama Çok Satmış


Kitabın Adı:Vosvos Efsanesi
Yazarı :Elmira Elgezdi


Bir tez çalışması olarak hazırlanmış olan bu kitabın Epsilon Yayınevi tarafında basılmış olması Tüyap kitap fuarında dikkatimi çekmişti. Tabi dikkatimi çekmesinin de bir sebebi olması gerekir değil mi ?. O zamanlar çok küçükte olsa yapmaya başlamış olduğum bir volkswagen kaplumbağa model araba koleksiyonuydu kitabı aldıran bana.

Kitap bir tez çalışması olduğu için genelde bu araba hakkındaki istatistiklerden ,kimlerin kullandığından nasıl bir reklam kampanyası ile satıldığından bahsediyor. Bana enteresan gelen yanları şu oldu kitabın :Dünyanın en çok satan arabalarında biriymiş bu kaplumbağa modelleri.Adamlar senelerce başka bir model üretmeden hep bunu çıkarmışlar fabrika olarak .Bir başka enteresan şey ise insanların 70 80 li yıllarda tasarlamış oldukları arabalarda genellikle insanların güçlü oldukları imajını verecek figurler kullandıklarını öğrendim.Örneğin kaplan ,jaguar gibi hayvanların bazı araba markalarında kullanılıyor olması sırf '' Bak benim arabam böyle işte benim yansımam'' düşüncesi ile tasarlandıkları .Hatta burada daha da ilginç bilgiler vardı arabaların neden kare ,daire yada dikdörtgen olmadığı ile alakalı ama detayları burada yazılamayacak gibi duruyordu.

Bazen çok gösterişli şeylerin insanlar tarafından çok beğenileceğini ,basit yapılan çalışmaların ise o insanların gözünde değersiz gibi algılanacağını zannederiz .Ama tasarım olarakta, teknoloji olarakta ''SADELİK ve BASİTLİK'' ilkesini adeta üzerine kazımış olan bu kaplumbağa marka modelinin başarısı insanların o kadar da gösterişe önem vermediğinin kanıtı gibi gözüküyor.

27 Eylül 2007 Perşembe

Herşey Seninle Hala Başlamadı Mı?


Kitabın Adı:Herşey Seninle Başlar
Yazarı :Mümin SEKMAN

Kişisel gelişim kitaplarını okumak ,onları evinizin dışında biririlerinin görebileceği yerlerde okumaya çalışmak hep birileri tarafından izleniyormuş hissi verir insana.Çünkü insanlar başkalarının iyi birşeyler yapmasını biraz daha odaklanmış ifadesi ile o kişilerin başarılı olma arzularına burun kıvırırlar. Bu Türk tipi davranışlardan biridir bence.
Bir diğer Türk kişisel gelişim kitabı okuma fenomeni de yatarak bu kitapları okumaktır. İnsanlar yatarken kitap okurlar .
Neden?
Bir an önce uykuları gelsin ve mışıl mışıl dalıp rüya görmek için .
Kişisel gelişim kitapları neden yazılır?
İnsanların içindeki uyuyan dev uyansın diye.
Ama birçok insan uyumadan önce kişisel gelişim kitaplarını eline alıyor ve onları okuyarak uyumaya çalışıyor.

Uyumaya çalışan adamın odasından bir sahne :
-Kitap:İçinizdeki devi uyandırın ,siz aslında bu değilsiniz.Diğer başarılı insanların sizden ne farkı var.

-Kitabı okuyan:Tamam bu devi ben sabah kalkar kalkmaz uyandıracağım .


Kişisel gelişim kitapları okumadaki bu görüşlerimi acizane ifade ettikten sonra bu kitap hakkında birkaç şey söylemek istiyorum .Öğrenilmiş çaresizlik ;diye daha önce hiç duymadığım ve ilk sayfasından son bölümüne kadar bu başlık üzerine temellenen kitabı okumak benim için çok faydalı oldu. Günlük hayatta karşılaştığımız onlarca durumların analiz edildiği ve onlara karşı göstermiş olduğumuz refleksleri ironik olarak bizlerin de zaman zaman nasıl yaptığımızı anlatan kitap adeta zihnimdeki bazı şeyleri silkeledi.

Balinaların ufak bir lepistesi nasıl yiyemedikleri ,

maymunların muzlar kafeslerinin ortasında olmasına rağmen öğretilmiş çaresizlikle nasıl o muzlara dokunmaktan vazgeçtiklerini ve buna benzer birçok örnek ile kabuğumuzu kırıp kabuktan nasıl dışarıya bakmamız gerektiğini anlattı.

DAHA ÇOK TÜKET ,DAHA ÇOK MUTLU OL


Kitabın Adı:Teknolojinin Ötesi
Yazara:N.Gürdoğan


Alan dışı seçmeli ders olarak aldığım dersin hocasıydı bu kitabın yazarı.Acaba nasıl bir derstir diye almış olduğum'' Girişimcilik '' dersinde anlattığı enteresan şeylerden dolayı piyasada yayımlanmış olan bütün kitaplarını satın aldım.Kendisini ,anlattıklarının yanında yazdıklarıyla da tanıma fırsatım olmasını arzuladığım bu hocanın yazdıklarını da iyiki okumuşum diyorum.Çünkü içerisinde yaşamış olduğumuz şu janjanlı hayatta pazarlama ve reklam sektörü ile neler yapılmaya çalışıldığını ,bu çemberin içerisinde nasıl kaybedilmeye çalışıldığımızı anlamama sebep oldu bu kitap.


''Dünya çağdaşlaşmalı ki ,Batının gerekli gereksiz ürünleri pazar bulsun .Asyalı ve Afrikalı ülkeler tüketimde yarışmalı ki ,yarış zaman zaman savaşa da dönüşsün ve Batının silah endüstrisi akıl almaz karlar sağlasın''

İşte o bize çok masumane gösterilen ve aaaaa ne kadar da güzel bir ürünmüş diye sürekli ekranlarda dönen reklamların neler düşünülerek yapıldığının sadece ufak bir örneği...

Pazarlamacılar için aslında ihtiyaç üretme uzmanları denilse hiçte yanlış olmaz . Çünkü evlerimizde kullandığımız bir çok ürüne baktığımız zaman bunun ne kadar da doğru olduğunu anlayabiliriz.Kimbilir kaç tane ürün vardır ki evimizde gün gelir de lazım olur diye satın almış ,sonra kullanırız diye o aldığımız ürünlerin gereksiz olmasından dolayı bir kenara kaldırmışızdır .

Tüketimi arttırmak için değişik zamanlarda üretilmiş olan bayramlar, doğum günleri de yine bizlerin ceplerindeki paraya gözlerini dikmiş insanların bir başka sömürme taktiğidir aslıda.

Bu kadar fazla tüketime acaba dünyanın kaynakları ne kadar dayanabilecek . Araba sahibi olalım diye sürekli yapılan reklamlar elde metal ,alüminyum kalmayınca hangi doğal kaynağı kullanarak araba yapacak .

Pavlov şartlı refleks deneyinde nasıl köpeğe belli bir zaman ve tekrar sonrasında yaptırmak istediğini yaptırdıysa,bizlerin aynı reklamı onlarca kez görüpte o ürünü almaya karşı bir refleks hissetmemiz sizce düşünülmeden yapılmış bişey midir?

Eeeeee sonuç ne peki .Sürekli tüketen bir toplum olmaktan çıkıp şu dünyaya bir şeyler üretme gayreti içerisinde olmaya çalışmaktır. Ürettiğimiz illa sanayii menşeli bişey olmayabilir ama kendi adınıza öğrendiklerinizi bir başkasına aktarma gayreti içerisinde olmak bile bir üretim olabilir. Ve mutluluk ;daha fazla tüketmekten ziyade birşeyler ortaya koyup insanlara faydalı olmakla daha mümkün olan birşeydir bence.
Kitaptan zihnimize düşünler bunlardı.Vesselam.

28 Ağustos 2007 Salı

Küller Altında Yakın Tarih

Kitabın Yazarı :Mustafa ARMAĞAN
Gençtival organizasyonun son gününde organize edilmiş olan Fetih Günü'nüne gelerek Fetih ile alakalı gençleri bilgilendiren Mustafa ARMAĞAN'ın Küller Altında Yakın Tarih isimli kitabı elime geçince merakla okumaya başladım .Fakat kitabın ilerleyen sayfalarında o kişi ile karşılaşmış olmanın ve çok kısa da olsa o tanışıklığın vermiş olduğu tabiri caizse gazı ile kitabı okumaya başladım ama ilerleyen sayfalarda bu kitabı bitirebilecek miyim acaba diye kendi kendime sormaya başladım. İşin açıkçası zaten zorla okuduğum tarih ile ilgili kitaplar ile alakalı fikrim değişmeden devam ediyor.

Ben bu kitabı beğenmedim arkadaşlar . Bizim bildiğimiz tarihin gerçek olmadığını belgelerle sunan çok farklı bir kitap ama bana anlatış tarzı ve olaylara yaklaşımıyla çok ılımlı gelmeyen bu kitabı sadece ilgili ve çok meraklı insanların okuması gerekiyor diye düşünüyorum .
Saygılarımla

Kitabın Adı:Altı Şapkalı Düşünme Tekniği
Yazarı:Edward De BONO

SDYB(Sıra Dışı Yaşam Becerileri)’nin tavsiye ettiği kitaplardan biri olan Altı Şapkalı Düşünme Tekniği bütün yaratıcı düşünme tekniği kullanma isteğinde olan kişilerin okumak isteyeceği türden .Nasıl bir fikir üretebilirim,ya da fikrimi nasıl daha çekici hale getirebilirim sorularına verilecek cevapları çok net şekilde bulabilmemizi sağlayacak olan bu kitabı tüm düşünen ve taşınan insanların okuması gerektiğini düşünüyorum.
6 farklı renk ile ifade edilmiş şapkaların herbirinin bir manası var .
Beyaz Şapka:Tıpkı bir bilgisayar gibi içerisindeki sadece kodlanmış bilgiyi sıralayıp veren şapkadır.
Kırmızı Şapka :İçerisine duyguların katılarak sorulan soruda ,ortadaki problem hakkındaki kişisel düşüncenizin ifade edildiği şapkadır.
Siyah Şapka :Olayın olumsuz yanlarını ifade etmek için figürleştirilmiş şapkadır. Bu olayın şu şu gibi bir zararı olabilir bizim birime ... diye ifade edilen şeylerin şapkasıdır.
Mavi Şapka:Bir orkestra şefi olarak özetlenebilir. Her düşüncenin dinlenmesine yardımcı olur. Onların koordinasyonunu sağlayan kontrol şapkasıdır.
Yeşil Şapka :Yaratıcı düşünce ile ilgili olan şapkadır. Bu şapkayı takan kişi yaratıcı düşünmenin gereklerini yerine getirecektir.
Sarı Şapka:Güneş ışığı olarak figürleştirilebilecek olan bu şapka olumlu ve pozitif düşünmeyi temsil eder.
Sıra Dışı Yaşam Becerileri derslerinde de kullandığımız yaratıcı(bağlayıcı) düşünme teknikleri gibi bir tekniğin temel alınarak yazılmış bir kitap Altı Şapkalı Düşünme Tekniği.Bizim işlediğimiz derslerden birindeki ‘’Tersine Düşünme Tekniği ‘’ile ilgili şunu farkettim ;PO diye kısaltılmış ''Proactive Operation ''yani Kışkırtma Operasyonun aslında tersine düşünme tekniği ile aynı şey olduğunu.
Örneğin :...Alışveriş yapanlar aldıkları ürünlerin parasını öderler . Bunu tersine çevirelim Po,dükkan müşterilerine para öder.
...Bu düşünceden alışveriş kuponu fikri doğabilir.Tersine düşünme tekniği böyle çalışır diyor yazar.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Buyrun KOYUN Olmaya


Kitabın Adı:Kültür ve Sanayileşme
Yazarı:E. N. GÜRDOĞAN
Yazar ile farklı platformalarda ve farklı zamanlarda yapılmış olan röportajların bulunduğu kitap; seneler önce yapılan söyleşileri içerimesine rağmen bahsettikleri konular itibari ile ter-ü tazeliğini hiç bozmadan günümüze de hitap ediyor. Neden zenginler ve fakirlerin dengesiz şekilde dünya coğrafyası üzerinde bulunduğuna dair güzel bir tespit vardı kitapta:Dünyayı sorunlar yumağı haline getiren yoksullardan daha çok zengin ülkeler.Ne alaka canım sende diyenler olabilir .İşte cevabı:Zengin ülkeler ekonomik çıkarlarını korumak için dünyayı ateşe vermeye devam ediyor.Kitap okumanın,insanın kendisine yatırım yapmasının bazı insanlar tarafından ‘’NE GEREK VAR BUNLARI YAPMANA ‘’modunda bir karşılık bulmasının nedeni kitle tüketiminin birörnek davranışları gerekli kılmasıdır.Ne demek oluyor bu ?Sen de kitap okumayacak akşam olunca sadece televizyon izleyeceksin.Haftasonu geldiğinde kurslarda kendi hayatına nasıl sıradışı birşeyler katabilirim acaba demek yerine maçları takip edip küfür etme egonu tatmin edeceksin. Kısacası koyun olmak deniyor ya eğer kitap okumak seni sıkıyor ,farklı alanlarda kendini geliştirmek sana akil gelmiyorsa o zaman buyrun koyun olmaya.Farkında değiliz belki ama giyim tarzımız başkaları tarafından belirleniyor,izlediğimiz televizyon yapımları bize başkaları tarafından izlettirilmek mecburiyetinde bırakılıyor.Kendi tarzımız diye ayağımıza geçirdiğimiz pantolondan tutunda ,kansere karşı savaşacağız diye bileğimize taktığımız sarı bilekliklere kadar birçok şey başkaları tarafından belirlenmiyor mu Allah aşkına.O halde nerede kendi başına özgürce seçme şansı ,nerede kimsenin müdahelesine maruz kalmadan özgürce seçimler yapma imkanı .Sıradışı olduğunda toplum tarafından dışlanan o güzel insanlar :Sizler bakmayın onlara ,biz bu ringe bir defa çıkıyoruz başka defa çıkma şansımız yok .Kafamızda 60000 proje dahi olsa bir anda ölme ihtimalimiz çok yüksek .O halde birilerinin tavsiye bile etmeden bunu yaşamak zorundasın kardeşimmm dediği hayatı ya onların dediği gibi yaşayacağız ya da kendimizi geliştirip bu hayatı nasıl yaşamak istiyorsak öyle yaşayacağız.
Bizlere bakış açısı kazandırması açısından 3 farklı söylemle karşılaştım kitapta.
‘’Seninki senin benimki benim’’
‘’Seninki senin benimki de senin’’
‘’Ne benimki benim ,ne seninki senin’’
Acaba biz yaşantımızda hangisini kendimize yol gösterici olarak yaşayabiliyoruz
Bu kitap vesilesi ile zihnimde canlananlar bunlar oldu. İnsanların ölmeyecekmiş gibi tüketmek ve bu tüketme ameliyesi esnasında erdemli hareket etmekten bihaber yaşamak arzusunun dünyada meydana getirdiği etkilerin özetlendiği kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Kitaptan Zeberced Sözler
Yenilenler yenenleri taklit ederler.
Türkiye ,Batılılar gibi tüketmesini öğrendi.Batılılar gibi üretmesini öğrenemedi.Şapka giyerek insanlar tükettiklerinden daha fazla üretemiyor.
Üretimi tüketimini karşılamayan bir ülkenin,dış borçtan ve enflasyondan kurtulması mümkün değildir.
İnsan ne kadar aciz olduğunu unuttuğu kadar kendini güçlü zannediyor.

26 Ağustos 2007 Pazar

Street Observations

Name of the book :Street Observations
Author:Michael Frederich Guulenny
The book has been published as a answers of the questions who asked to the author in different places.All questions was not about my interest but there was really different informations about the life and the unanswerable questions.

I read a small paragraph about İmam Malik in this book .This short observation was really meaningful for me so i want to share this . When he read a paragraph about his very much loved people ,a scorpion injected the virus to his body. But he did’t feel this because of what he tells his friend about the who loves very much .This story can not be the summary of book but it was the best story in the book .It reported to my brain lots of things .Because it showed how must a love be ?If you want to do a job,you have to focus on it and then this concentration is going to be help to be successful.If you want to have a good club in bygm you have to live what that club says for your daily life.Without doing that you can not be successful about that club.

29 Temmuz 2007 Pazar

Bilgisayar Dediğin Amele Sınıfın Yeni Kazma Küreği


Kitabın Adı :Cennetin Dibi
Kitabın Yazarı:Gündüz VASSAF

Kitabı elinize alıp alt başlıklarını incelediğinizde bu yazar ne anlatacak acaba diye merak ederek başlıyorsunuz okumaya. Rüya Sirketleri, Ölüm Marketleri, Marlboro Meydan Muhabereleri..." vb. başlıkların olduğu kitapta çok enteresan bilgiler ve o bilgiler ışığında yazarın çok sıradışı yorumları yer alıyor.
Spor tarihi boyunca seyircinin hep seyirci kaldığının farkında mıyız ?Birileri hep bizim için bişeyler düzenliyor ve bizlerde onları hap gibi sürekli yutuyoruz. Egemen düzen hep bizim için bişeyler düzenliyor ve biz de seyrediyoruz. İşte bu noktada şunun farkına varmak gerekiyor egemenlik senin elinde olduğunda vermek istediğin mesajı bir an önce ver .Zamanı geçince o söylemek istediklerini söylesende kimse seni dinlemeyecek artık .Ya fırsatı kaçırmadan bişeyler söyleyeceksin yada seyirci olup koyunlar gibi ne diyorlarsa ona boyun eğeceksin.

Çinliler hakkında inanılmaz ve belki de başka hiçbir yerde öğrenemeyeceğim bilgilere ulaştım bu kitapta mesela birkaçı şöyle;

Günümüzün süper gücünün kim olduğunu hepimiz biliyoruz
Günümüzün süper gücü tamam ama ya yarınlarımızın süper gücü kim olacak acaba. Buna cevap olarak ÇİN desek belki ilk anda herkes ‘’Hadi Canımmm’’ dese de biraz düşündükten sonra bu düşüncenin ne kadar da doğru olduğuna kanaat getireceklerdir. Sadece ucuza ürettikleri ürünlerden dolayı değil o kadar çok fazla nedenden dolayı Çin’in yarının süper gücü olabileceğine dair kanıtlar varki ortada . Dünyadaki istihbarat servislerini herkes bilir yada kulaktan dolmada olsa bir şekilde duymuştur herkes. Amerika’nın CIA,İsrail’in Mossad ,İngiltere’nin M15,Rusya’nın KGB ,ya Çin istihbarat servisinin ismini duyan ya da bilen var mı . Bizim duymamamız yada bilmiyor olmamız istihbarat servislerinin olmadığı anlamına mı gelir yoksa’’Mevcudiyeti dahi bilinmeyen bir gizli servisten daha gizli bir şey olabilir mi ?’’
Çin restoranlarındaki dönen sistemin enterasanlığına bakın.Ülkemizde de giderek yaygınlaşan çin restoranlarındaki çalışanları bir çoğu o bulundukları ülkenin dilini dahi bilmiyorlar .Yemek siparişleri için her yemeğe bir numara vermişler ve siz o numaralı yemeği işaret ederek sipariş veriyorsunuz .Ayrıca bu restoranlarda çalışan insanlar sürekli bulundukları ülkere gidip geliyorlar ve kısa süre bulundukları .Yazarın söylediğine göre Amaç batıyı tanımak ama alışmamak .Ve bu restoranlara konuşuldukları nasıl olsa anlaşılmayacak düşüncesine sahip olan ,başka yerde konuştuklarında birilerinin duyupta kendilerine şantaj yapabilecekleri iş adamları,devlet büyükleri gidiyor. Sizce herşeyi minik hale getirebilen bu adamlar orada konuşulanları deşifre edip gizli dinleme sistemleriyle donatmış olmasınlar o restoranlarını

Yazar birgün şehir hatları vapuruna biner kuzeni ile .Yanlarındaki hanımefendi huni şeklindeki kağıda sarılmış çekirdeklerden ikram eder. Teşekkür eden Vassaf ‘a kadın ısrar ederek’’Buyrun buyrun vakit geçer ‘’ der. Yazar bu lafın yanına Amerikalıların’’ Vakit nakittir,benim en kıymetli şeyim vaktimdir’’ cümlesini cem edip düşüncelere dalar. Ve bu konuyu anlattığı paragrafın sonunda ‘’Çekirdek çitleyerek çağ atlayamayız ,geçmişin gevişini getirebiliriz ancak ''diye on numara bir söz söyler anlayan ariflere ithaf olsun diye.

Kitaptan Zeberced Sözler
Bilgisayar dediğin amele sınıfın yeni kazma
küreği.

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Tek Hücreli Canlı :Bilgi


Kitabın Adı :Günler Akarken
Yazarı :Nazif GÜRDOĞAN

Günler Akarken kitabı yazarın çok kısa halde kaleme almış olduğu makalelerden oluşuyor. Kısa ve başından geçen olayların zihninde bıraktığı izlenimleri paylaşan yazarın her bir makalesinde; çok ibretlik , durup düşünmemizi sağlayacak ve belki de hayatımızdaki gelip geçen dakikaların ne kadar değerli olduğunun farkında mıyız acaba denilecek olaylarla dolu .

Kısa kısa makalelerden oluştuğu için kitaptan sadece bazı altı çizilmiş cümleleri yazacağım :


  • Çağın getirdiği önemli hastalıklardan birisi de kimsenin kimseyi dinlemeye yanaşmaması .

  • Sınırlı bir bakışla sınırsız sorunlara sağlıklı çözümler bulmanın güçlüğünün ve hatta imkansızlığının artık farkına varılıyor.

  • Uzun dönemde kendimizi silahlandırmakla düşmanımızı silahlandırmak arasında fark yoktur.

  • Eski Mısırlılar Nil nehrinden tarımsal sulama yolunda yararlanmayı öğrendiklerinde büyük bir zenginliğe kavuşmuşlardı. Ulaştıkları zenginlikle bütün Mısır’ı kölelikten kurtarabilirlerdi.Ama gurura kapılarak piramitleri yükselttiler.

  • Dünya artık üniformalı ordulardan daha çok üniformasız ordularca işgal ediliyor.

  • Ürünlerine karşı çıkılamayan bir medeniyetin ,zihniyetine karşı çıkmak düşünülemez.

  • Konuşulan yazılır,yazılan da bir gün uygulanır.

  • Bilgi tek hücreli canlılar gibi durmadan çoğalan ve genişleyen dinamik bir yapıya sahiptir.

12 Temmuz 2007 Perşembe


Kitabın Adı :Görünmeyen Üniversite
Yazarı :Ersin Nazif GÜRDOĞAN

İsminin çağrıştırdığı şeyler ile kitabın içerisinde anlatılmaya çalışılan görünmeyen üniversite kavramının ne şekilde anlatılacağını merak ederek başladım bu kitabı okumaya. Nazif Bey kitabındaki görünmeyen üniversiteler kavramını ;insanların hayatlarında çok önemli rolu olan ,toplumun büyük kesimindeki insanlarca söylediklerinin dinlendiği ve o söylenenleri hayatlarının mihenk taşı haline getiren kanaat önderlerini kastetmekte Görünmeyen üniversite kavramını anlatırken .

Tüketim ekonomisi ; diye benim daha önceden duyduğum ,fakat kullandığımız birçok kelime için ‘’ Bu kelimenin anlamı nedir bize açıklar mısınız ?’’ sorusuna muhattab olduğumuzda o kelimenin yada o kavramın ne anlama geldiğini açıklayamadığımız duruma benzer bir durumla karşı karşıya bırakabilecek bir kavramdı benim için. Ama bu kitabı okuduktan sonra zihnimde tüketim ekonomisi hakkındaki flu olan yerlerin parlaklığı biraz daha net hale geldi.Nasıl bir düzen içerisinde olduğumuz ,sürekli tüketmemiz ama asla üretmeden yaşamaya çalışmanın bize nasıl dayatıldığının farkına vardım . İnsanları tüketmeye endeksle ve üretmekten hayata değer katmaktan uzak tut. Onlar üretmeyip ,üretenler sabit dursada üretmeyenler üretenlere muhtaç olacak.İşte bu kısa haliyle formulize edilmeye çalışılan şey şu an tıkır tıkır işlemekte . Ama parası olmayan ,olsa da elindeki ile yetinmesini bilmeyen insanlar haline gelince yaşanılan hayattan sıkılan ve elinde bulunduklarına teşekkür etmeyen insanlar haline geleceksiniz diyor yazar. İşte bunun yolu yani hayatı daha yaşanılabilir kılmanın yolu elindekilerinin ne kadar da yeterli olduğunu farkına vardıracak olan Görünmeyen Üniversitelerdir diyor .

Kitaptan Beğendiğim Sözler
Bir kapı bin kapı ,bin kapı hiç kapı

TAHTIMIN AYAKLARI ALTINDA ... KURTARILMAN İÇİN SANA YARDIM SAĞLAYACAĞIM.


Kitabın Adı :Cumhuriyet Çocuğu

Yazarı :Hekimoğlu İsmail


Bir insanı ,topluluğu yada herhangi bir canlıyı kendine bağımlı etmenin ,daha başka bir ifade ile kendi sözünü ona dinletir hale getirmenin formülü nedir diye sorsalar ;buna Türk siyasi hayatından çok elim ve acımasız ,ama bir o kadar da ibretamiz bir cevap verilebilir .

Bu ülke ; ''Osmanlı ile ilişkimiz artık bitti ,bizler yeni ve gelişen bir yapıya - Avrupa’ya- benzeyeceğiz'' denildi değil mi bizler için? Bu nedendi ? Çünkü Türk toplumu senelerden beri süregelmiş olan alışkanlıklarından,kabullerinden,adeta insanların DNA kodları gibi KNA (Kültürel Nükleik Asit)'lerinden vazgeçecek ve yeni, daha modern kıyafetleri,alışkanlıkları vb. şeyleri yapmak zorunda kalacaktı ve sonunda bir senkronizasyon oluşamayınca o yapılması gereken ile mevcut durum arasındaki uçurumdan dolayı herkes kendini ezik hissedecekti . Yıllarca Kanuni Sultan Süleyman gibi onlarcasını bağrında yetiştirmiş olan ve aşağıda bir mektubunda kullanmış olduğu ifadelerini okuyacağınız kelimeleri bu dünyadaki insanlara söyleme becerisini elinde bulunduran insanlardan kendilerine güvenmeyen bir topluluk haline nasıl getirildiğimizin ifadesi olacaktır.
Kanuni Sultan Süleyman bir hükümdara yazdığı mektubunda aynen şu ifadeleri kullanıyor :’’Ben ,Sultanlar Sultanı,hükümdarlar hükümdarı ,cihandaki cümle hükümdarlara taçlarını dağıtan...’’Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun tutsağı ve Fransa’nın En Hristiyan Kralı’na,İslamiyet’in liderinin cevabıdır bu . Kanuni , François’nin ricasını kabul eder ve şöyle der:’’CİHANIN SIĞINAĞI OLAN TAHTIMIN AYAKLARI ALTINDA ... KURTARILMAN İÇİN SANA YARDIM SAĞLAYACAĞIM.’’[1]

[1] Merle Severy –Kanuni Sultan Süleyman’ın Dünyası National GEOGRAPHİC Ekim 2001 sayısı

Ya benim aklım hayalim almıyor nasıl olurda böyle bir cümleyi sarfedebilen bir dedenin torunları olarak bizler kendimizi ezik ,ikinci sınıf vatandaş olarak görebiliriz. İşte üzerimize giydirilmeye çalışılan şeyleri reddeden yapımız ve zorla bu topluma yaptırılmaya çalışılan şeylerden dolayı kendimizi daha aşağı seviyedeymiş gibi hissedişimiz bizi bu ezik halde bulunma durumuna sevkediyor malesef . Halbuki bizler Kanuni’nin torunları değil miyiz .Bu ve buna benzer senkronizasyonların yaşandığı bir dönemi çok güzel betimlemekte olan ''Cumhiriyet Çocuğu ''kitabı işte bana bunları hatırlattı. Ve son söz olarak ta Yahya Kemal Beyatlı'nın ifadeleri ile ''Ne harabi, harabatiyim, Kökü mazide olan atiyim.. diyerek günümüzün modern gereksinimlerini ,teknolojiyi hayatımızda kullanarak ve ne bunlardaan ne de kendi kültür kodlarımıza işlenmiş olan o dinamiklerden vazgeçerek yaşamak en güzel olanıdır sanırım .

25 Haziran 2007 Pazartesi

Etkili insanların 7 Alışkanlığı


''Hoşnutluk pınarı zihnin içinden fışkırmalıdır;kendi huyu dışında her şeyi değiştirerek mutluluğa ulaşmaya çalışacak kadar insan doğasından habersiz bir kişi ,verimsiz çabalarla hayatını boşa harcar ve yok etmek istediği mutsuzluğu arttırır.'' demiş Samuel Johnson . Ve sanki bizlerin gün içerisinde yaptıklarımız gözlemlemişte insanların eksik yanlarını nasıl olurda bir cümle ile bu kadar güzel ifade edebilirim diye bunu söylemiş sanki . Stephen Covey